- İşyerinde insan yerine konan, güvenilen, fikri sorulan kişi elinden gelenin en iyisini yapar. - Doğan Cüceloğlu
- Bir liderin en önemli işi, doğru insanları seçmek ve onları yönetmektir. Hangi büyüklükte, hangi sektörde, hangi ülkede olursa olsun bir liderin insanları yönetmekten daha önemli bir işi yoktur. - Peter Drucker
- Hiç yapılmaması gereken işleri, büyük bir verimlilikle yapmak kadar boşa harcanan bir çaba olamaz” - Peter Drucker
- Konuştuğun zaman, sadece bildiklerini tekrar edersin; Ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin - Dalai Lama
- Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir. - F. Nietzsche
- Ölçmediğiniz işi yönetemezsiniz. - Anonim
- Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. - Ziya Paşa
- Araştırmacılık herkesin görebildiğini görüp, bunlardan hiç kimsenin düşünemediklerini çıkarmaktır. - Albert S. Gyorgyi
- Bazı yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarını bilememeleridir. - Thomas Edison
- Yalnız işsiz adamlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur. - Sokrates
- Başarıya ulaşamayanların yüzde doksanı yenilgiye uğramamıştır, sadece pes etmişlerdir. - Paul Mayer
- Yapılmış küçük işler, planlanmış büyük işlerden çok daha iyidir. - Peter Marshall
- Hata değil, çözüm bulun. - Henry Ford
- İşleriniz iyi gidiyorsa eğitim bütçenizi iki katına çıkarın, kötü gidiyorsa dört katına. - Peters
- Çağımızın bir özelliği de, araçların kusursuzluğu yanında amaçların belirsizliğidir. - Albert Einstein
- Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir. - Cicero
- Başarılı bir takımın bir çok eli ama tek bir beyni vardır. - Bill Bethell
- Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. - Mevlana
- Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. - Ziya Paşa
- Çok çalışan ve çok az şey başaran çok kişi var. - Andy Grove
- Fikirler kolaydır, icraat her şey demektir. - Anonim
- En büyük risk, hiçbir risk almamaktır. - Mellody Hobson
- Biz zeki kişileri, onlara ne yapacaklarını söylemek için işe almıyoruz. Biz zeki kişileri, bize ne yapacağımızı söyleyebilecekleri için işe alıyoruz. - Steve Jobs
Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler
► ABD ekonomisinde yavaşlamanın beklenenden hızlı olabileceğine yönelik endişelerin artmasıyla eş anlı olarak gelişmekte olan ülkelerden gelen olumsuz haberler, finansal piyasalarda kısa süreli bir dalgalanma yaşanmasına neden olmuştur.
► Yapısal olarak cari açığın genişleme eğilimi göstermesi uluslararası piyasalarda Türkiye’ye ilişkin risk algılamasının hızla değişebilmesine neden olmaktadır. Ağustos ayı verilerinin de işaret ettiği gibi kur ve faizlerin yüksek düzeyine rağmen dış ticaret açığındaki genişlemenin devam etmesi, dalgalı kur rejiminin etkinliğine ilişkin tartışmaları yoğunlaştırmaktadır.
► Türkiye ekonomisi 2006 yılının ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde ve %8,5 oranında büyümüştür. Yılsonu hedefine ulaşılabilmesi için üçüncü ve dördüncü çeyreklerde büyümenin ortalama %3,1 düzeyinde gerçekleşmesi yeterli olacaktır.
► Sanayi üretiminin ve ihracattaki ivmenin devam etmesi paralelinde üçüncü çeyrekte de büyümenin güçlü seyrine bağlı olarak yılsonu büyüme hedefine ulaşılmasında önemli bir sorunla karşılaşılmayacağını tahmin ediyoruz. Büyüme hızında daha belirgin bir yavaşlamanın 2006’nın son çeyreği ile 2007’nin ilk çeyreğinde yaşanabileceğini düşünüyoruz.
► Dış ticaret açığı beklentilerin üzerinde gerçekleşmesine rağmen, tüketim malları ithalatındaki yavaşlamanın yanısıra petrol ve emtia fiyatlarında son dönemde yaşanan gerilemenin önümüzdeki dönemde ithalattaki artışı sınırlandırabileceğini düşünmekteyiz.
► İç talepteki yavaşlama nedeniyle üreticilerin ihracata yönelmesi, YTL’deki değer kaybı ve euro alanı ekonomilerindeki canlanmaya bağlı olarak ihracatın ithalatın üzerinde artmaya devam etmesini beklemekteyiz.
İNDEKİLER
DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER
IMF tarafından Eylül ayında yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda, global büyüme tahmini 2006 için %5,1'e, 2007 için ise %4,9’a yükseltilmiştir. Öte yandan, konut piyasasındaki hızlı yavaşlamaya ve enflasyon tehdidine bağlı olarak ABD'de 2007 büyüme tahmini aşağı yönlü revize edilmiş ve global dengesizlikler nedeniyle belirsizliğin arttığı vurgulanmıştır. Gerek Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda gerekse Global Finansal İstikrar Raporu’nda; enflasyonist baskıların yoğunlaşması, petrol fiyatlarında yaşabilecek artışlar ve ABD ekonomisinin beklenenden hızlı yavaşlaması temel risk unsurları olarak değerlendirilmektedir. IMF, kamu maliyesi sağlıklı olmayan, enflasyon beklentilerini olumlu yönde etkileyecek güçlü bir çıpaya sahip bulunmayan, yüksek cari açığa sahip ve yabancı sermaye hareketlerine bağımlı olan gelişmekte olan ülkelerin global finansal piyasalardaki gelişmeler karşısında daha yüksek risk taşıdığına dikkat çekmiştir. Söz konusu açıklamalar, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde makroekonomik istikrarın sürdürülebilirliğine ilişkin tartışmaları yoğunlaştırmıştır. Bu tartışmaların yoğunluk kazandığı dönemde, ABD ekonomisinde yavaşlamanın beklenenden hızlı olabileceğine yönelik endişelerin artmasıyla eş anlı olarak gelişmekte olan ülkelerden gelen olumsuz haberler, finansal piyasalarda kısa süreli bir dalgalanma yaşanmasına neden olmuştur. IMF, Türkiye ekonomisinin 2006 ve 2007’de GSYİH bazında %5 düzeyinde büyüyeceğini, yıllık ortalama tüketici enflasyonunun 2006’da ,2, 2007’de ise %7,2 düzeyinde gerçekleşeceğini, cari açığın GSYİH’ye oranının 2006’daki %6,7’lik seviyesinden 2007’de %5,8’e gerileyeceğini tahmin etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye ekonomisi son dönemde özellikle mali disiplin ve büyüme açısından olumlu bir görünüm arzetmektedir. Öte yandan, yapısal olarak cari açığın genişleme eğilimi göstermesi uluslararası piyasalarda Türkiye’ye ilişkin risk algılamasının hızla değişebilmesine neden olmaktadır. Ağustos ayı verilerinin de işaret ettiği gibi kur ve faizlerin yüksek düzeyine rağmen dış ticaret açığındaki genişlemenin devam etmesi, dalgalı kur rejiminin etkinliğine ilişkin endişeleri artırmaktadır. Enflasyon bekleyişlerinde ise aylık gerçekleşmelerden büyük ölçüde etkilenilmesine karşılık orta vadede göreli bir iyileşme yaşanmaktadır. Ancak, TCMB’nin sıkı para politikasına ve enflasyon hedeflemesine seçim öncesi süreçte de kararlılıkla devam edebileceğine yönelik güveni sarsacak gelişmeler, enflasyon bekleyişlerini de hızla etkileyebilecektir. Bu çerçevede, global ekonomideki dengesizliklerin giderilmesine yönelik dönüşümün yumuşak bir şekilde gerçekleşeceği senaryosunda dahi, siyasi ve ekonomik risklerin iyi yönetilmesi büyük önem taşımaktadır.
Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler
Ağustos ayında faiz artırım kararı almayan ABD Merkez Bankası (FED), 20 Eylül’deki toplantısında da faizleri değiştirmeyerek %5,25 düzeyinde tutmuştur. Yapılan açıklamada, enerji fiyatlarındaki gerileme ve önceki para politikası kararlarının sonucu olarak hız kaybeden iç talep paralelinde enflasyondaki yavaşlama eğiliminin devam edeceği belirtilmiştir. Ancak, FED enflasyona yönelik risklerin hâlâ mevcut olduğunu ve açıklanacak ekonomik veriler doğrultusunda parasal sıkılaştırmanın sürdürülebileceğini yinelemiştir. Vadeli piyasalarda FED’in 2007’nin ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimine başlayabileceği tahmin edilmektedir.
IMF global ekonomideki risklere dikkat çekti. Türkiye ekonomisinin kırılganlığı devam ediyor. FED’in 2007’nin ilk çeyreğinden tibaren faizleri indirmesi bekleniyor.
Euro alanında, Eylül ayı yıllık tüketici enflasyonu %2’lik sınırın altında ve %1,8 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak, orta vadede enflasyon üzerinde önemli etkisi olan parasal büyüklüklerdeki artışın Ağustos ayında beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi ve Eylül ayında euro alanı tüketici güveninin yüksek seyretmesi kısa vadeli enflasyona yönelik risklerin sürdüğüne işaret etmektedir. Öte yandan, Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda euro alanı için 2006 ve 2007 yılı büyüme tahminlerini %2,4 ve %2,0 olarak yukarı yönlü revize eden IMF, iç talebin canlı seyrini sürdüreceğini ve enflasyona ilişkin risklerin devam edeceğini tahmin etmektedir. Piyasalar, euro alanında borçlanma faiz oranlarının hâlâ düşük seviyelerde olduğunu belirten Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) %3 seviyesindeki faiz oranını, 25 baz puanı 5 Ekim’deki toplantısında olmak üzere, yılsonuna kadar 50 baz puan artırmasını beklemektedir. Japonya Merkez Bankası (BOJ), 8 Eylül’deki toplantısında faiz oranlarını değiştirmeyerek beklentiler paralelinde %0,25 düzeyinde tutmuştur. BOJ yetkilileri Japonya ekonomisinin ılımlı büyüme performansının sürdüğünü ifade etmiştir. Sermaye harcamalarındaki artış hızının son dört yılın en yüksek düzeyine ulaşması, büyümenin devam edeceğine yönelik beklentileri güçlendirmektedir. Bununla birlikte, ikinci çeyrekte büyümenin beklenenin altında gerçekleşmesi, Temmuz ayı tüketici enflasyonunun tahminlerin altında kalması, göstergelerin hizmet sektöründe daralmaya işaret etmesi ile Japon hükümetinin özel tüketim ve ihracat tahminlerini aşağı yönlü revize etmesi BOJ’un faiz artırımlarında daha temkinli olacağına işaret etmektedir.
ECB’nin faizleri yılsonuna kadar 50 baz puan artırması bekleniyor. BOJ kısa vadeli faiz oranlarını artırmadı.
Eylül ayında dolar uluslararası para birimleri karşısındaki ABD’de açıklanan ekonomik verilere odaklı bir seyir izlemiştir. ABD ekonomisindeki yavaşlamanın öngörüldüğü kadar hızlı olmayabileceği yönündeki beklentileri güçlendiren veriler sonucunda ve G7 toplantılarında Asya ülkelerinin para birimleri ile ilgili tartışmaların yoğunlaşabileceği kaygılarıyla, €/$ paritesi Ağustos sonuna göre %1,1 gerileyerek 29 Eylül itibarıyla 1,2671 düzeyinde gerçekleşmiştir. Öte yandan, Euro alanında güçlü büyümenin devam etmesi ve ABD’de Ekim ayında da faiz artırımı yapılmayacağına yönelik beklentilerinin artmasına bağlı olarak önümüzdeki dönemde dolardaki değerlenmenin sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir. Yılın ilk 8 aylık döneminde ortalama $/varil 67,4 düzeyinde seyreden Brent türü petrolün spot fiyatı 29 Eylül itibarıyla $/varil 58,49’a gerilemiştir. Bu gelişmede, Ortadoğu’daki gerginliğin göreli olarak azalması, BP’nin Alaska’daki üretim tesislerini tahmin edilenden erken faaliyete sokabileceğini açıklaması ve kasırga mevsiminin beklenenden sakin geçmesinin yanısıra ABD ekonomisindeki yavaşlama sinyalleri ve İran’ın nükleer programı konusunda daha uzlaşmacı bir tutum benimsemesi etkili olmuştur. Öte yandan, son çeyrekte dünya petrol talebinin artacağı yönündeki tahminler ve OPEC’in petrol fiyatlarının $/varil 60 düzeyinin altına gerilemesi halinde üretimi kısabileceği yönündeki açıklamaları dikkate alındığında petrol fiyatlarındaki gerilemenin sınırlı kalabileceği tahmin edilmektedir. Petrol fiyatlarındaki gerileme ve dolardaki değer artışı paralelinde altın başta olmak üzere emtia fiyatları da Eylül ayında düşüş eğilimine girmiştir. Emtia fiyatlarının genel seviyesini gösteren CRB endeksi, Eylül ayında son 15 ayın en düşük seviyelerine gerilemiştir. Önümüzdeki dönemde emtia fiyatlarının, ABD ve Çin başta olmak üzere global büyüme beklentileri paralelinde hareket edeceği düşünülmektedir. Eylül ayında, gelişmekte olan ülkelerin eurotahvillerinin risk primleri genel olarak ABD’deki gelişmelere paralel bir seyir izlemiştir. Eylül ayının ilk haftalarında yatay bir seyir izleyen risk primleri ABD ekonomisindeki yavaşlamanın beklenenden hızlı olabileceği endişeleri, Tayland, Polonya, Macaristan ve Brezilya'da yaşanan siyasi belirsizlikler ile Ekvador'un dış borçlarını yeniden düzenleme ihtimalinin ortaya çıkması üzerine 18 Eylül’den itibaren artış eğilimine girmiştir. Ay sonunda ABD’de tüketici güveninin artmasına ve enflasyonun beklentiler paralelinde gerçekleşmesine bağlı olarak risk primleri bir miktar gerilemiştir. EMBI+ Ağustos ayı sonundaki düzeyinin 14 baz puan üzerinde ve 208 baz puan seviyesinde gerçekleşmiştir. Ağustos ayı sonunda 233 baz puan olan Türk eurotahvillerinin risk primi ise, genel endeks paralelinde değişim göstererek Eylül ayı sonunda 23 baz puan yükselmiştir.
Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler
Türkiye ekonomisi 2006 yılının ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde ve %8,5 oranında büyümüştür. Yılın ilk yarısında büyüme hızı %7,5’e ulaşmıştır. Yılsonu hedefine ulaşılabilmesi için üçüncü ve dördüncü çeyreklerde büyümenin ortalama %3,1 düzeyinde gerçekleşmesi yeterli olacaktır. Yılın ikinci çeyreğinde, para politikası önlemlerinin etkilerinin ekonomiye belli bir gecikmeyle yansıması nedeniyle henüz hissedilmemesi, yurtiçi talebin canlılığını koruması ve ihracattaki ivme paralelinde sanayi üretiminin hızlanması büyümenin sürdürülmesine yardımcı olmuştur. Özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları büyümenin ana kaynağı olmaya devam etmiştir. Bu dönemde kamu sektörünün büyümeye toplam katkısı gerilemiş, kamu harcamaları yatırımdan tüketime yönelmiştir. GSYİH içinde en yüksek pay özel sektör tüketim harcamalarına (yaklaşık %70) aittir. Bu nedenle, tüketici kredilerinin gelişimi ile büyüme performansı arasında güçlü bir etkileşim sözkonusudur. Artan faiz oranları paralelinde tüketici kredilerinde üçüncü çeyrekte yaşanan yavaşlama önümüzdeki dönemde
Ekonomi ilk yarıda güçlü performansını sürdürdü. Gelişmekte olan ülkelerin risk primleri dalgalı bir seyir izledi. Emtia fiyatları gerileme eğiliminde. Petrol fiyatları gerileme eğiliminde. Dolar değer kazanıyor.
büyümenin bir miktar ivme kaybedebileceğine işaret etmektedir. Ayrıca, son aylarda dayanıklı tüketim mallarına ilişkin talep, özellikle de otomotiv ve beyaz eşya yurtiçi satışları gerileme eğilimindedir. Ancak, gıda ve içki grubu gibi zorunlu tüketim harcaması gruplarının dayanıklı tüketim mallarına kıyasla kur ve faize duyarlılığının düşük olması iç talepteki yavaşlamayı sınırlandırabilecektir. Merkez Bankası’nın yaptığı faiz artırımlarının etkisiyle ikinci çeyrekte özel yatırımlarda göreli bir yavaşlama yaşanmıştır. Ticari kredilerin artış hızında üçüncü çeyrekte yaşanan yavaşlama ve Ağustos ayında sermaye malları ithalatındaki sınırlı artış da dikkate alındığında yatırımlardaki yavaşlamanın dördüncü çeyrekte daha belirgin bir şekilde hissedilebileceği ve özel yatırımların büyümeye katkısının azalabileceği tahmin edilmektedir. Türkiye ekonomisinde ihracatın yapısal olarak ithalata bağımlılığı nedeniyle net ihracatın kısa vadede büyüme üzerinde olumsuz etkisinin devam edeceğini düşünüyoruz. Öte yandan, Temmuz ayında %9,5 artan sanayi üretiminin, ihracattaki ivmenin devam etmesi paralelinde bir miktar yavaşlamakla birlikte yüksek performansını Ağustos ayında da sürdürmesi beklenmektedir. Bu çerçevede, üçüncü çeyrekte de büyümenin güçlü seyrine bağlı olarak yılsonu büyüme hedefine ulaşılmasında önemli bir sorunla karşılaşılmayacağını tahmin ediyoruz. Büyüme hızında daha belirgin bir yavaşlamanın 2006’nın son çeyreği ile 2007’nin ilk çeyreğinde yaşanabileceğini düşünüyoruz. Haziran ayında, işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0,3 puan gerileyerek %8,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. İşsizlik oranının gerilemesinde tarımdışı istihdamda devam eden genişleme ve işgücüne katılım oranının %49,3 seviyesine düşmesi etkili olmuştur. İşgücüne katılım oranı, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayanların sayısındaki artış nedeniyle düşmüştür. Öte yandan, tarımdışı istihdamdaki artışın son dönemlerde yavaşlama eğiliminde olduğu ve 2006’ın özellikle son çeyreğinden itibaren büyümenin hız kesebileceği göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki dönemde işgücü piyasasında önemli bir iyileşme beklenmemektedir.
Yatırımların büyümeye katkısı azalabilir. Ekonomide yavaşlama 2006’nın son çeyreğinde ortaya çıkabilecektir. İşsizlik oranı %,8 düzeyinde.
Dış ticaret açığı Ağustos ayında $5,2 milyar, ilk sekiz ayda $35,6 milyar düzeyinde gerçekleşmiştir. Dış ticaret açığının beklentilerin üzerinde gerçekleşmesine rağmen son üç aydır ihracatın ithalattan hızlı arttığı görülmektedir. Ayrıca, Ocak-Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %36 oranında gerçekleşen dış ticaret açığındaki genişleme, Haziran-Ağustos döneminde ,1’e gerilemiştir. Finansal piyasalardaki dalgalanmaların ardından YTL’nin değer kaybetmesi ve faizlerdeki yükseliş iç talep üzerinde keskin olmamakla birlikte belirli daralmaya neden olmaktadır. Nitekim yılın ilk yedi ayında aylık bazda %20’nin üzerinde artış kaydeden tüketim malları ithalatı ilk defa Ağustos ayında gerilemiştir. Öte yandan, ihracatın ithalata bağımlılığı nedeniyle ara malı ithalatının hız kesmediği Görülmektedir. Sınaî üretim ve kapasite kullanım verilerinin teyit ettiği gibir ekonominin üretim tarafında canlılığın sürmesi ithalatın beklenildiği ölçüde yavaşlamamasına neden olmaktadır. l Dağılımı Eylül Ocak-Eylül Değişim Pay
t Verilerine göre Eylül ayında da ihracatın güçlü performansı devam etmiş ve geçen yılın aynı ayına göre ,5 artarak $7,7 milyar ile Haziran ayındaki rekor
İhracat artışı son üç aydır ithalat artışının üzerinde…
seviyeye yakın gerçekleşmiştir. Taşıt araçları ve yan sanayi ihracatımız içinde ilk sırayı almaya devam etmektedir. Hazırgiyim ve konfeksiyon ihracatı ikinci sıradaki yerini korumakla birlikte, yılın ilk dokuz ayında toplam ihracat içindeki payı geçen yılın aynı nemine göre artmıştır. Yılın geri kalan döneminde, tüketim malları ithalatındaki yavaşlamanın yanısıra petrol ve emtia fiyatlarında son dönemde yaşanan gerilemenin ithalattaki artışı sınırlandırabileceğini düşünmekteyiz. Yılın ilk sekiz ayında petrol fiyatlarındaki artış $5,7 milyarlık bir ek fatura yaratmıştır. İç talepteki daralma nedeniyle üreticilerin ihracata yönelmesi, YTL’deki değer kaybı ve euro alanı ekonomilerindeki canlanmaya bağlı olarak ihracatın ithalatın üzerinde artmaya devam etmesini beklemekteyiz.
Dış ticaret açığındaki genişlemenin ve hizmet gelirlerindeki daralmanın etkisiyle yılın ilk yedi ayında cari açık %45,1 oranında artarak $20,8 milyara, son 12 aylık açık ise $29,6 milyara ulaşmıştır. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçilerin sayısındaki düşüşe paralel olarak turizm gelirlerinin de azalması nedeniyle cari açıktaki genişleme devam etmektedir. Ağustos ve Eylül aylarında, Dünya Kupası ve Ortadoğu’daki gerginlikler gibi faktörlerin etkilerinin azalmasının ve mevsimselliğin de etkisiyle turizm gelirlerinde bir iyileşme yaşanabileceğini, ancak artan terör olaylarının ve sonbaharda kuş gribine ilişkin kaygıların güçlenmesinin bu iyileşmeyi sınırlandırabileceğini düşünüyoruz.
Önümüzdeki dönemde, ihracattaki ivme, büyüme hızında yaşanabilecek yavaşlama ile petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş paralelinde ithalatın yavaşlaması dış ticaret açığındaki genişlemenin hız kaybetmesine neden olabilecektir. Ağustos ve Eylül aylarında turizm gelirlerinin sınırlı da olsa artmasının cari açığı olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir.
Temmuz ayında global risk algılamasındaki göreli iyileşme ve yükselen faiz oranları paralelinde Türkiye’nin yüksek getiri fırsatları açısından cazibesi tekrar artmıştır. Temmuz ayında doğrudan yabancı yatırımlarda ve uzun vadeli kredi kullanımında yaşanan yavaşlamaya karşılık, yabancı yatırımcıların $1,7 milyara ulaşan net menkul kıymet alımları cari açığın finansmanında etkili olmuştur. Öte yandan, Ocak-Temmuz döneminde cari açık büyük ölçüde banka ve şirketlerimizin yurtdışından sağladıkları uzun vadeli krediler ile doğrudan yabancı sermaye girişleri ile finanse edilmiştir. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 2006 yılının Ocak-Temmuz döneminde, banka ve şirketlerin yurtdışından sağladıkları krediler $18 milyara, doğrudan yabancı sermaye girişleri $9 milyara ulaşmıştır. The Institute of International Finance (IIF) verilerine göre 2006 yılında Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye girişinin $22 milyara ulaşabileceği tahmin edilmektedir.
Temmuz ayında cari açığın finansmanında portföy yatırımlarının payı arttı. Enflasyonun kontrol altına alınmasında iç talebin etkisi sınırlı kalabilir.
Çeyrek büyüme rakamlarının işaret ettiği üzere kamunun tüketim eğilimindeki artış ve cari transferlerdeki canlanma; mali disiplinde IMF’nin performans kriterlerine uyum, enflasyon ve cari açık açısından riskleri artırmaktadır.
Bütçede hedeflerle uyumlu performans devam ediyor. Bütçe fazlasına rağmen cari transferlerdeki artış kaygı yaratıyor. toplantısında kısa vadeli faiz oranını geçen ay olduğu gibi değiştirmeyerek ,50 düzeyinde tutmuştur. Önümüzdeki aylarda, özellikle petrol fiyatlarında ve petrol fiyatlarından etkilenen diğer ürünlerin fiyatlarında yapılan indirimlerin enflasyon üzerinde olumlu etkisi olması beklenmektedir.
Öte yandan, ilk 8 aylık dönemdeki gerçekleşmeler, mevsimsel faktörler ile hizmet sektöründeki fiyat katılıkları gibi riskleri dikkate alarak, TÜFE’nin yılsonunda %5’lik hedefin oldukça üzerinde ve %9 civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Türkiye ekonomisinde son açıklanan veriler paralelinde büyüme ve enflasyon bekleyişlerinde göreli bir iyileşme söz konusudur. Buna karşılık, yüksek faizdüşük kur dengesinin sürdürülebilirliği ağırlıklı olarak yurtdışı piyasalardaki gelişmelere bağlı olmaya devam etmektedir.