• Mali ve Finansal Raporlama Projeleri
  • Satış ve Pazarlama Projeleri
  • Fonksiyonel Şirket Yönetimi ve İnsan Kaynakları Projeleri
  • Operasyonel Projeler
  • Kâr Arttırma Yöntemleri Tüm Projeler ve Eğitimler
  • Kâr Merkezleri Üzerinden İşletme Genel Kârlılığının Arttırılması
  • Zor Zamanlarda (kriz) Şirket Yönetimi
  • İşyerinde insan yerine konan, güvenilen, fikri sorulan kişi elinden gelenin en iyisini yapar. - Doğan Cüceloğlu
  • Bir liderin en önemli işi, doğru insanları seçmek ve onları yönetmektir. Hangi büyüklükte, hangi sektörde, hangi ülkede olursa olsun bir liderin insanları yönetmekten daha önemli bir işi yoktur. - Peter Drucker
  • Hiç yapılmaması gereken işleri, büyük bir verimlilikle yapmak kadar boşa harcanan bir çaba olamaz” - Peter Drucker
  • Konuştuğun zaman, sadece bildiklerini tekrar edersin; Ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin - Dalai Lama
  • Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir. - F. Nietzsche
  • Ölçmediğiniz işi yönetemezsiniz. - Anonim
  • Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. - Ziya Paşa
  • Araştırmacılık herkesin görebildiğini görüp, bunlardan hiç kimsenin düşünemediklerini çıkarmaktır. - Albert S. Gyorgyi
  • Bazı yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarını bilememeleridir. - Thomas Edison
  • Yalnız işsiz adamlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur. - Sokrates
  • Başarıya ulaşamayanların yüzde doksanı yenilgiye uğramamıştır, sadece pes etmişlerdir. - Paul Mayer
  • Yapılmış küçük işler, planlanmış büyük işlerden çok daha iyidir. - Peter Marshall
  • Hata değil, çözüm bulun. - Henry Ford
  • İşleriniz iyi gidiyorsa eğitim bütçenizi iki katına çıkarın, kötü gidiyorsa dört katına. - Peters
  • Çağımızın bir özelliği de, araçların kusursuzluğu yanında amaçların belirsizliğidir. - Albert Einstein
  • Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir. - Cicero
  • Başarılı bir takımın bir çok eli ama tek bir beyni vardır. - Bill Bethell
  • Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. - Mevlana
  • Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. - Ziya Paşa
  • Çok çalışan ve çok az şey başaran çok kişi var. - Andy Grove
  • Fikirler kolaydır, icraat her şey demektir. - Anonim
  • En büyük risk, hiçbir risk almamaktır. - Mellody Hobson
  • Biz zeki kişileri, onlara ne yapacaklarını söylemek için işe almıyoruz. Biz zeki kişileri, bize ne yapacağımızı söyleyebilecekleri için işe alıyoruz. - Steve Jobs
MAKALELER

AB KOMİSYONU 2006 TÜRKİYE İLERLEME RAPORUNUN ÖZETİ

Genişleme Strateji Belgesi ve Yeni Üyelerle Bütünleşme Kapasitesi Raporu
 
AB Komisyonu Strateji Belgesi'nin Türkiye'ye yönelik bölümünde, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kıstaslarını yeterli derecede karşılamaya devam ettiği belirtiliyor. Siyasi reform sürecinin önceki yıllara kıyasla yavaşladığı, ifade özgürlüğü alanında daha fazla çalışılması gerektiği vurgulanıyor.
 
Belgede AB'nin, 21 Eylül 2005 tarihli açıklaması çerçevesinde Türkiye'nin Ankara Antlaşması Katma Protokolü'nü üye ülkeler arasında ayrım yapmadan uygulamasını beklediği hatırlatılıyor. Bu bağlamda ulaştırma dahil malların serbest dolaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması bekleniyor. Türkiye'nin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda, müzakere sürecinin seyrinin genel olarak etkileneceği vurgulanıyor. Bu konuda bir ilerleme olmaması durumunda Komisyon Aralık 2006 öncesinde ilgili önerilerini AB Konseyi'ne bildirecek
 
Genişleme Strateji Belgesi'ne genel olarak bakıldığında AB genişleme politikasının, taahhütlerin birleştirilmesi, koşulluluk ve iletişimden oluşan üç temel üzerine kurulduğu görülüyor.
 
1. Taahhütlerin birleştirilmesi (consolidation): AB'nin genişleme perspektifi sunduğu ülkelere (Türkiye, Hırvatistan, Batı Balkanlar) yönelik sözlerini tutacağı, ancak gelecekteki taahhütlerini belirlerken daha dikkatli olacağı ifade ediliyor.
 
2. Koşulluluk (conditionality): Tüm aday ve potansiyel aday ülkelerin müzakere sürecinde ilerlemesi, sürecin her aşamasında istenen kıstasları gerçekleştirmesine bağlanıyor.
 
3. İletişim (communication): Genişlemenin başarılı olabilmesi, üye ülkelerin genişleme ve yararları konusunda vatandaşlarını doğru bilgilendirmeye yönelik iletişim kurmasını gerektiriyor.
 
Halihazırdaki genişleme stratejisi, AB'nin yeni üyelerle bütünleşme kapasitesini temin eden önlemlerle birlikte, genişleme konusunda yenilenmiş bir görüş birliği oluşturuyor. AB'nin yeni üyelerle bütünleşme kapasitesini belirleyen iki etkenin:
 
• AB kurumlarının, politikalarının ve mali yapısının etkin bir şekilde işlemesi;
 
• Katılacak ülkelerin belirlenen üyelik koşullarına tam uyumu; olduğu belirtiliyor.
 
Bunlara ilaveten raporda, genişleme konusunda kamuoyu desteğinin önemi vurgulanarak, bu bağlamda AB Komisyonu tarafından başlatılan ülkeler arası sivil toplum diyaloğu gündeme getiriliyor. Bu çerçevede AB Komisyonu:
 
• Saydamlığı sağlamak açısından tarama raporlarının, müzakerelerin açılış ve kapanış kıstaslarının ve AB'nin ortak tutum belgelerinin kamuoyuna açık olması;
 
• Türkiye ve Batı Balkan ülkeleriyle olan sivil toplum diyaloğunun artırılması;
 
• Eğitim, araştırma, kültür gibi alanlarda halklar arası iletişimin güçlendirilmesi;
 
• AB kamuoyu görüşünü daha etkin iletişim yöntemleri kullanarak izlenmesi;
 
• Halkla iletişimde daha kolay anlaşılır bir dil kullanılması; için çalışacağını açıklıyor.
 
AB Genişleme Stratejisi'nde Kıbrıs sorununun çözümü ve Ada'nın yeniden birleşmesi, 1 Mayıs 2004'te gerçekleşen 5. genişleme dalgasından kalan sorun olarak nitelendiriliyor ve 2007 için öngörülen zorluklar kapsamında sayılıyor. Komisyon tarafından Kuzey Kıbrıs'ın tecridine son vermek amacıyla önerilen üç önlemden ikisinin AB Konseyi'nce benimsendiği, sadece doğrudan ticaret yönetmeliğinin kaldığı kaydediliyor. Bu son yönetmeliğin de hızlı bir şekilde benimsenmesi için uzlaşmacı bir yaklaşım ve daha fazla çabanın gerektiği belirtiliyor.
 
İlerleme Raporu
 
Tam üyelik sürecine girdikten sonra Türkiye için hazırlanan ilk kapsamlı ilerleme raporu özelliğini taşıyan bu raporda son bir yıl içinde Türkiye'de gerçekleşen siyasi ve ekonomik gelişmeler ayrıntılı bir şekilde inceleniyor. Ayrıca Türkiye'nin AB üyeliğinin gereklerini yerine getirebilme kapasitesi otuz üç müzakere başlığı altında inceleniyor
 
Raporun kapsadığı dönemde, AB ile Ekim 2005'te başlayan üyelik müzakerelerinin ilk aşaması olan tarama süreci kapsamında, AB müktesebatının analitik incelemesi yapılarak Ekim 2006 itibarıyla sonuçlandırıldı. Türkiye'nin katılım yolunda kısa ve orta vadeli önceliklerini belirleyen Yenilenmiş Katılım Ortaklığı Belgesi'ni (KOB) Ocak 2006'da AB Konseyi tarafından benimsendi. Haziran 2006'da Bilim ve Araştırma Başlığı altında müzakereler açıldı ve geçici olarak kapatıldı.
 
Raporun siyasi bölümünde, Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kıstasları'na uyumda ne kadar yol aldığı ölçülüyor. Raporda genel olarak reform sürecinin yavaşladığı, AB'ye uyum yasalarının uygulanmasında aksaklıklar olduğu öne sürülüyor. İlerleme Raporu'nun ekonomiyle ilgili bölümünde ise hâlihazırda uygulanmakta olan reform ve istikrar programına sadık kalındığı sürece Türk ekonomisinin işleyen bir pazar ekonomisi olarak değerlendirilebileceği ifade ediliyor.
 
Siyasi ve ekonomik kıstaslarda temelinde ilerleme raporunu inceleyen bu bilgi notunda özellikle eksikliklerin ve yapılması gerekenlerin üzerinde durulmuştur.
 
1. Genişletilmiş Siyasi Diyalog ve Siyasi Kriterler
 
• 1.1. Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü
 
Parlamento
 
• İlerleme raporunu hazırlandığı dönem içinde hükümetin reform paketinde yer alan bazı yasaları TBMM'de benimsenmemiştir.
 
• Haziran 2006'ta terörle mücadele yasasında yapılan değişikliklerle terör suçu kapsamına girebilecek suçlar çarpıcı bir şekilde artmıştır. Terörün tanımı geniş ve belirsiz olarak bırakılmıştır.
 
• Yasa ifade özgürlüğüne, basın ve medyaya yönelik önemli kısıtlamalar getirmektedir.
 
• Yeni yasada terör propagandası yapılmasına ve terörün övülmesine ağır ceza verilmesi öngörülmüştür. Ancak bu tanımlar Avrupa Konseyi Terörü Önleme Sözleşmesi ile uyumlu değildir.
 
• Yeni terörle mücadele yasası, terör suçlusu olduğundan şüphelenilen kişilere sağlanan korumayı azaltmaktadır. Yeni yasa, zanlının gözaltına alındıktan sonraki 24 saat içinde avukata erişim hakkının kısıtlanmasına ve belirli koşullar altında avukat ve zanlı arasındaki görüşmede güvenlik güçlerinin bulunmasına izin vermektedir.
 
Hükümet
 
• Hükümet göreve geldiğinden beri AB üyeliği sürecine bağlılığını teyit etmiştir.
 
• Müzakerelerle birlikte Baş Müzakereci ve ekibinin yapısı ve çalışma yöntemi belirlenmiştir.
 
• Avrupa Birliği Genel Sekreterliği üyelik sürecinde çok önemli olan eşgüdüm görevini yürütmektedir. Artan sorumluluklarını göz önünde bulundurarak, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin kadrosunun güçlendirilmesi gerekmektedir
 
Kamu İdaresi
 
• Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Yasası tam anlamıyla uygulanmalıdır. İdari kapasite düzenleyici etki analizi yapabilecek şekilde güçlendirilmelidir.
 
• 2004 yılında Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen Kamu Yönetimi Çerçeve Yasası'nın benimsenmesi konusunda ilerleme sağlanamamıştır. Sonuç olarak görev ve yetkilerin merkezi ve yerel idareler arasında bölüştürülmesi gerçekleşememiştir.
 
• Devlet Memurları Taslak yasası konusunda bir ilerleme sağlanamamıştır.
 
Sivil ve Asker ilişkisi
 
• Silahlı Kuvvetler kayda değer siyasi nüfuz kullanmaya devam etmektedir.
 
• Türk Silahlı Kuvvetlerinin rol ve görevlerini tanımlayan ve askere geniş bir manevra sahası tanıyan hükümler içeren Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu değiştirilmemiştir.
 
• Jandarma, askeri görevleri itibariyle Genelkurmay Başkanlığına, kolluk kuvveti işlevi itibariyle İçişleri Bakanlığına bağlıdır. İç güvenlik politikası üzerinde tam sivil denetim sağlanması için, İçişleri Bakanlığının, valilerinin ve kaymakamların Jandarma üzerindeki denetimi güçlendirilmelidir.
 
• TBMM'nin askeri bütçe ve harcamalar üzerindeki denetiminin güçlendirilmesi konusunda ilerleme sağlanamamıştır.
 
• Kamu Maliyesi Yönetimi ve Denetimi Yasası çerçevesinde orduya ait malların iç denetiminin yapılabilmesi için halen uygulama yasalarının benimsenmesi beklenmektedir.
• Satın alma projeleri çoğu zaman bütçe dışı fonlardan yürütülmektedir. Söz konusu fonlar Meclisin denetimi dışında kalmaktadır.
 
Adli Sistem
 
• Yargının bağımsızlığı Türk Anayasası'nda güvence altına alınmakla birlikte, Anayasa'da yer alan bazı hükümlerce zayıflatılmaktadır. Özellikle Hâkimler ve Savcılar Üst Kurulu ve yeni yargıç ve savcı atamalarına ilişkin olarak yargının bağımsızlığını güvence altına almalıdır.
 
• Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesin (ICCPR) ilk ihtiyari Protokolü ve İşkenceyle Mücadele Sözleşmesine ek İhtiyari Protokolü'nün (OPCAT) onaylanması beklenmektedir. Bu protokollerin onayı KOB öncelikleri arasındadır.
 
• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) usul hatası bulduğu davalarda tekrar yargılama yolu, Türk yargı sistemindeki kısıtlamalardan dolayı kapalıdır.
 
• 2004–2005 yıllarında Türkiye'de hayata geçirilen reformların AİHM karar alma sürecinde olumlu etkisi olmuştur. Ancak halen AİHM'de Türkiye'ye karşı açılan davalar, halen tüm davaların ,4'ünü oluşturmaktadır.
 
Yolsuzlukla Mücadele Önlemleri
 
• Kamu sektöründe, yargıda yolsuzluk senelerdir süregelen mücadeleye rağmen ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda siyasi partilerin mali yapılanması ve denetimine ilişkin yasanın iyileştirilmesi gerekmektedir.
 
• Meclis dokunulmazlığının geniş kapsamlı olması, Türkiye'de kamu sektöründe yolsuzluk açısından önemli sorun teşkil etmektedir.
 
• İnceleme kurullarının yürüttüğü yolsuzluk araştırmaları çerçevesinde bazı kategorilerdeki devlet memurları hakkında araştırma yapmak için hiyerarşinden izin alma zorunluluğu, yolsuzlukla mücadeleyi olumsuz etkilemektedir.
 
• Hâlihazırda uygulanan yolsuzlukla mücadele sisteminde daha iyi bir eşgüdüm sağlanması gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadeleyi takipten sorumlu bağımsız bir organ bu bağlamda yararlı olabilir.
 
• 1.2. İnsan hakları ve Azınlıkların Korunması
 
Uluslararası İnsan Hakları Hukukuna Uyum
 
• BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesine ek İhtiyari Protokolü (OPCAT) ve Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin (ICCPR) Birinci İhtiyari Protokolü'nün onaylanması gerekmektedir.
 
• İnsan Hakları Başkanlığı hükümetten bağımsız olmalıdır. İnsan Hakları Başkanlığı'nın kadrosu ve bütçesi yeterli değildir. Eylül 2005'te istifa eden başkanının yerine yeni başkan atanmalıdır.
 
• STK uzmanlar ve bakanlıkların katılımıyla oluşan ve Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Danışma Kurulu Ekim 2004'te yayınlanan azınlık hakları raporundan sonra işlerliğini yitirmiştir. Öte yandan TBMM bünyesindeki İnsan Hakları Komitesi etkin bir şekilde çalışmaktadır. Ancak yasama konusunda rolü olmayan bu komiteyle ilgili yasama sürecinde danışılmamaktadır.
 
• Yasalarda kısıtlamalar bazı durumlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda yeniden yargılamayı engellemektedir.
Medeni ve Siyasi Haklar
 
İşkence ve kötü muameleyle mücadele alanında önceki yıllarda yapılan reformların uygulanmasında zorlukla karşılaşılmaktadır. Özellikle gözaltı merkezleri dışında işkence ve kötü muamele yapıldığına dair bildirimler yapılmaktadır.
 
• Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası ve Ceza İnfaz Yasası kapsamında bazı hükümler tutuklunun bir yakınına haber verilmesi ve avukat sağlanması tutarlı bir şekilde uygulanmamaktadır. Ayrıca yeni yasa işkence altında alınmış ifadelerin kullanımını yasaklarken, yasa yürürlüğe girmeden önce alınan ifadelere ilişkin kaygılar sürmektedir.
 
• Tıbbi muayenelerin gizliliği ve güvenilirliğine dair endişeler sürmektedir. Adli Tıp Kurumu'nun bağımsızlığı güçlendirilmeli ve güvence altına alınmalıdır. İstanbul Protokolü'nün ülke çapında uygulanması sağlanmalıdır.
 
• Haziran 2006'da terörle mücadele yasasında yapılan değişiklikler işkence ve kötü muameleyle mücadeleyi olumsuz etkilemektedir.
 
• Mahkûmiyet sayısının 2003'ten beri artmasına rağmen dokunulmazlıkla mücadele endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir.
 
Adalete erişim alanında sınırlı da olsa gelişme kaydedilmiştir. Bu alandaki eksiklikler:
 
• Umumi etkinlik alanlarının olmaması, hapishane personeli ve tutuklular arasında iletişim eksikliği, hücrelerin doluluğu, sağlık ve psikiyatrik kaynaklarının yetersizliği gibi hapishanelerin altyapı sorunları kaygı vericidir.
 
• Sivil ve askeri cezaevleri bağımsız denetime açık değildir. BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesine ek İhtiyari Protokolü (OPCAT) onayı beklenmektedir.
 
• Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm suçlulara tecrit uygulanması oldukça yaygındır. Ancak tecridin mümkün olduğu kadar kısa süreli olarak ve her mahkûmun kendi risk değerlendirmesi temelinde uygulanmalıdır.
 
İfade özgürlüğü alanında son yıllarda birçok konunun toplumda açık tartışıldığı gözlenmektedir. Ancak hâlihazırdaki yapı AB standartlarını sağlamamaktadır. Bu alanda yapılması gerekenler:
 
• Yeni Ceza Yasası'nın bazı maddelerine dayanarak şiddet içermeyen düşüncelerin ifade edilmesine karşı açılan davalar ve verilen mahkûmiyet kararları endişe vericidir ve ülkede oto-sansür ortamı yaratılmasına katkıda bulunabilir. Özellikle yeni Ceza Yasa'nın 301. maddesi temelinde Türklüğe, Cumhuriyet'e ve onun kurumlarına hakaret iddiasıyla açılan davalar dikkat çekmektedir. Her ne kadar 301. madde eleştirme amacıyla düşüncelerin ifade edilmesinin suç olmadığını belirtse de, bu madde temelinde gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere, yayıncılara ve insan hakları savunucularına davalar açılmaktadır.
 
• Yeni Ceza Yasası'nın 301. maddesi ve şiddet içermeyen görüşlere dava açmada kullanılabilecek ifade özgürlüğünü kısıtlayabilecek diğer maddeleri AB standartlarına uygun hale getirilmelidir. Terörle mücadele yasasının bu yöndeki potansiyeli kaygı vericidir.
 
• RTÜK üyelerinin atanma yöntemine ilişkin alınan yeni hükümet kararları, kurumun bağımsızlığının zayıflatacağı konusunda kaygı uyandırmaktadır.
 
Dernek kurma ve barışçı toplanma özgürlüğü alanlarında ilerleme sağlanmasına rağmen dikkat çeken eksikliler:
• Bazı durumlarda özellikle izinsiz yapılan gösterilerde güvenlik güçlerince orantısız kuvvet kullanıldığı kaydedilmiştir.
 
• Derneklerin yurtdışından mali kaynak sağlanmasıyla ilgili bazı bildirim zorunlulukları olması özellikle STK'lar için sorun oluşturmaktadır.
 
• Derneklerin tesciline ilişkin bazı zorluklar sürmektedir.
 
Dini Özgürlükler alanında ibadet özgürlüğü genel olarak uygulanmaktadır. Ancak bu alanda özellikle gayrimüslimlerin ve Alevilerin haklarına yönelik alınması gereken önlemler:
 
• Nisan 2006'da kaldırılmasına rağmen nüfus cüzdanı gibi bazı belgelerde vatandaşların hangi dine mensup olduklarının belirtilmesi uygulaması halen sürmektedir. Bu uygulama endişe uyandırmaktadır.
 
• Gayri-Müslim toplulukların yasal kişi olma izni yoktur ve halen mülk haklarına yönelik kısıtlamalara maruz kalkmaktadırlar.
 
• Gayri-Müslim azınlıkların vakıflarının yönetimine ve yasal yollardan mülklerini geri almalarına ilişkin sorunları sürmektedir. Danıştay'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün (VGM) bir vakfın yönetimini ele alma ve dolayısıyla mülküne el koyma yetkisini önemli ölçüde daraltan Haziran 2005 tarihli kararı, raporun hazırlandığı dönemde henüz uygulamaya konulmamıştı. Dolayısıyla, Büyükada Rum Kız ve Erkek Öksüzler Yurdu Vakfı'nın yönetimi konusunda herhangi bir ilerleme olmamıştır, Vakıf halen VGM'nin yönetimindedir.
 
• Din adamı eğitimi ve yabancı dün adamlarının çalışma izinlerine dair kısıtlamalar sürmektedir.
 
• Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu'nun kapalılık durumu devam etmektedir. Ekümenik Patriğin dinsel unvanının kamusal kullanımı hala yasaktır.
 
• Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve yerel dini yetkililerin misyoner faaliyetlerine karşı bazı hutbe ve yayınlarının düşmanca olduğu gözlenmiştir. Bazı gayri-Müslim dini toplulukların geçen yıldan bu yana özellikle aşırı gruplar tarafından şiddet ve tehdit edici tacizlere maruz kalmaktadırlar.
 
• Alevilerin durumuna bakıldığında, hiçbir değişme olmadığı görülmektedir. Aleviler hala ibadet yeri açma konusunda güçlükler yaşamakta, ibadet yerleri olan “Cem Evleri”nin yasal bir statüsü bulunmamakta ve kamu makamlarından hiçbir mali kaynak almamaktadırlar.
 
• Alevi çocukları okullarda, özgün değerlerini kabul etmeyen zorunlu Sünni dini eğitime maruz kalmaktadırlar. Halen, Alevi bir çocuğun ailesi tarafından zorunlu Sünni dini eğitimle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılmış bir dava bulunmaktadır.
 
Ekonomik ve Sosyal haklar
 
Kadın hakları toplumda genel olarak daha fazla ilgi çekmekle beraber, halen özellikle fakir bölgelerde kritik bir sorun olmayı sürdürüyor. Yasal çerçeve tatmin edici olsa da uygulamaya yönelik sorunlar yaygın bir şekilde gözlenmekte.
 
• Aile içi şiddet, “namus cinayetleri”, yüksek okuma-yazma bilmeme oranı ile Parlamento'ya, yerel temsil organlarına ve işgücü piyasasına düşük oranda katılım Türkiye'deki kadınlar açısından endişe yaratmaktadır.
 
• Aile içi fiziksel ve psikolojik kötü muamele hala yüksek bir oranda mevcut olup, cinsel istismar, zorla ve genellikle erken yaşta evlilikler, gayrı resmi nitelikteki dini nikâhlar, çokeşlilik, kadın kaçakçılığı ve “namus cinayetleri” vakaları da varlıklarını sürdürmektedirler. Bu tür şiddet vakalarına ilişkin istatistikî bilgi eksikliği, kurbanların yeterince gözetim altına alınmadıkları gerçeğiyle de birleştiğinde, meselenin çözümüne ilişkin çabaları zorlaştırmaktadır.
• Güneydoğu bölgesinde doğan kız çocuklarının nüfusa kaydettirilmemesi zorla evlendirme ve namus cinayetlerinin takip edilmesini zorlaştırmaktadır.
 
• Kadın sığınma evlerinin sayısı artmış olmakla birlikte, bu evlerin daha da çoğaltılması gerekmektedir. Temmuz 2004'te kabul edilen Belediyeler Yasası'nın nüfusu 50.000'den fazla olan tüm yerleşim yerlerinde sığınma evleri açılmasını zorunlu kılan hükmü uygulanmamaktadır.
 
• Kadın hakları konusu toplumda daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Ancak özellikle ülkenin geri kalmış bölgelerinde kadın haklarına saygı ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Kadın hakları konusunda yasal çerçeve iyi olmasına rağmen, uygulama yetersiz olmaya devam etmektedir. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün kadrosu güçlendirilerek kurumsal kapasitesi iyileştirilmelidir. Raporun kapsadığı dönem süresince Kadının Statüsü Danışma Kurulu'nun bir araya gelmemiştir.
 
Çocuk hakları bağlamında, bazı bölgelerde çocukların ve özellikle kız çocuklarının eğitim hakkı sorunu güncelliğini korumaktadır.
 
• Güneydoğu'daki kırsal kesimde oldukça düşük seviyede olan okula devam etme oranı sorunu çözülmelidir.
 
• Türk İş Yasası çerçevesinde 15 yaşın altındaki çocukların istihdamının yasak olmasına rağmen, yasanın uygulamasında hala bazı sıkıntılar bulunmaktadır.
 
• Temmuz 2005'te çocukların korunmasına ilişkin kabul edilen yeni yasanın Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleriyle uyumlu bir şekilde uygulamaya konması gerekmektedir.
 
Özürlü hakları çerçevesinde, Temmuz 2005'te kabul edilen yeni Özürlüler Yasası'na ilişkin birçok uygulama yasası benimsenmiştir. Bu alandaki eksiklikler:
 
• Merkeziyetçilikten uzak yapılar kurulması ve özürlülere verilen hizmetlerin iyileştirilmesi, özürlü çocukların eğitimi konularında daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.
 
• Ruh sağlığıyla ilgili hizmetler özellikle kırsal alanlarda yetersiz kalmaktadır. Türkiye'nin en büyük Psikiyatri Hastanesi'nde “elektro-şok” veya şok tedavisi (ECT) uygulaması yasaklanması olumlu bir gelişmedir. Ancak ülke çapında yasaklanması gerekmektedir.
 
Sendikal haklar bağlamında hiç ilerleme kaydedilmemiştir.
 
• Hükümet sosyal ortaklara bu konuda yürürlükte olan iki yasayı değiştirmeye yönelik iki yasa önerisi sundu. Ancak söz konusu önerilerle ilgili bir gelişme kaydedilmedi.
 
• Sendikalar bağlamında, örgütlenme ve grev hakkını içeren toplu pazarlık hakkıyla ilgili önemli kısıtlamalar varlığını sürdürmektedir.
 
• Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) belirli standartlarının gerisinde kalmaktadır. İlgili ILO Sözleşmeleri –87 numaralı (Dernek Kurma Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması) ve 98 numaralı (Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı)– imzalanmış ve onaylanmış olmasına karşın, yukarıda belirtildiği üzere, iç hukukta gerekli uyarlamalar yapılmamıştır. Türkiye Avrupa Sosyal Şartı'nı Eylül 2006 tarihinde onaylamıştır ancak 5. (örgütlenme hakkı) ve 6. (grev hakkı da dahil olmak üzere toplu pazarlık hakkı) maddelerini dair çekincelerini sürdürmektedir.
 
Azınlık hakları, kültürel haklar ve azınlıkların korunması
 
Azınlık haklarına yaklaşımı değişmemiştir. İlgili uluslararası standartlar ve Avrupa standartlarına göre Türkiye'de azınlık olarak nitelendirilebilecek başka topluluklar da mevcuttur.
 
• Türkiye'nin BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ne (ICCPR) azınlıkların hakları konusunda koyduğu çekince - ki bazı AB üye ülkeleri buna Sözleşme'nin amaç ve hedefleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle karşı çıkmışlardır - ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'ne (ICESCR) eğitim hakkı konusunda koyduğu çekince, endişelere neden olmaktadır.
 
• Türkiye, Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi'ni veya Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı'nı imzalamamıştır.
 
• Süryanilerin taşınmaz malları konusunda sorunları sürmektedir. Türk vatandaşlığını kaybeden Süryanilerin taşınmaz mallarının kaydı tapu idarelerince yapılmamaktadır.
 
• Yunan vatandaşlarının taşınmaz mal veraseti ve eğitim, hakları konularında sorunları sürmektedir. Gökçeada ve Bozcaada'daki Yunan vatandaşlarının taşınmaz mallarına devlet tarafından el konulması riski vardır.
 
Kültürel hakların korunması bağlamında sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Kürtçe dâhil olmak üzere Türkçe dışındaki dillerde yayın sürmektedir.
 
• Ancak yayınlar zaman, altyazı ve Türkçeye tercüme zorunluluğu gibi önemli kısıtlamalarla yapılmaktadır. Bu da kısıtlamalar teknik açısından canlı yayın yapılmasını zorlaştırmaktadır.
 
• Anadili Türkçe olmayan çocukların dillerini Türk eğitim sistemi çerçevesinde öğrenememektedirler.
 
• Türkçe konuşmayanların kamu hizmetlerine erişimin önündeki engellerin aşılmasına yönelik önlem alınmamıştır.
 
• Siyasi partilerce Türkçe dışındaki dillerin kullanımı konusunda hala kısıtlamalar mevcuttur.
 
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde terör eylemleri nedeniyle uğranan kayıpların tazmini konusunda ilerleme sağlanmıştır. Ancak söz konusu bölgelerin sosyo-ekonomik ve siyasal sorunları ele almaya yönelik kapsamlı bir politika oluşturulmamıştır. Bölgede öne çıkan sorunlar:
 
• Yerel olarak seçilmiş politikacılar hakkında açılan davalar sürmektedir. Yerel politikacılar ve devlet yetkilileri arasında neredeyse hiç diyalog olmadığı gözlenmektedir.
 
• Genel seçimlerde uygulanan % 10'luk ülke barajı, ülke çapında faaliyet gösteren siyasi partilerin dışında kalanların Parlamento'da temsilini güçleştirmektedir.
 
• Terör Eylemlerinden Kaynaklanan Zararların Tazminine Yönelik yasanın uygulanmasında ilerleme sağlanmıştır. Ancak uygulanmanın yavaş olması, zararı belirleyen komisyonun tarafsızlığına dair kuşkular, tazminatı hak edenlerin çok ayrıntılı incelemelerle belirlenmesi, başvuranlara yeterli ölçüde yasal destek sağlanmaması gibi eksiklikler kaydedilmiştir.
 
Yerlerinden edilmiş kişilerin (IDP) durumu endişe verici olmaya devam etmektedir.
 
• “Köylere Dönüş ve Rehabilitasyon Programı”nı tamamlamak amacıyla yeni bir hükümet organı kurulmasına yönelik hükümet kararına rağmen bu konuda bir ilerleme olmamıştır.
 
• IDP'lerin geçmişte maruz kaldıkları insan hakları ihlallerine dair bir “barışma” tazminatım zarar tazmin sistemine dahil edilmemiştir
 
• Köy koruculuğu sisteminin kaldırılması konusunda bir ilerleme sağlanamamıştır.
 
• Güneydoğu bölgesinde normale dönülmesi sadece yerel düzeyde diyalog kurarak gerçekleşebilir. Bölgenin sosyo ekonomik kalkınmasını ve Kürt kökenli halkın hak ve özgürlüklerini tam anlamıyla kullanabilecekleri koşulları sağlayacak kapsamlı bir strateji izlenmelidir.
 
Roma kökenlilerin uygun ikamet, eğitim, sağlık ve istihdama erişimde güçlüklerle karşılaştıkları bildirilmektedir.
 
1.3. Bölgesel Sorunlar ve Uluslararası Yükümlülükler
 
Kıbrıs
 
Türkiye ile “Kıbrıs Cumhuriyeti” arasındaki ikili ilişkilerin normalleşmesi konusunda ilerleme sağlanamamıştır
 
• AB-Türkiye Ortaklık Anlaşması'nı, Kıbrıs dahil 10 yeni ülkenin katılımına uyarlayan Katma Protokolü tam olarak uygulamalıdır.
 
• Türkiye'nin, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve AB ilkeleriyle uyumlu bir çözüm bulunması konusunda destek vermeye devam etmesi beklenmektedir.
 
• Türkiye, Kıbrıs'ın OECD gibi bazı uluslararası örgütlere üyeliğini, ayrıca Konvansiyonel Silahlar ve Çift Kullanımlı Malzeme ve Teknolojinin İhracat Denetim Kurallarına ilişkin Wassenaar Anlaşmasına katılımını veto etmeye devam etmektedir.
 
Sınır anlaşmazlıklarının barışçıl olarak çözümü
 
Türkiye ve Yunanistan arasında ikili ilişkiler alanında olumlu gelişmeler kaydedilmeye devam edilmiştir. Ancak, Yunanistan'ın karasularının olası bir şekilde genişletilmesi karşısında TBMM'nin 1995 yılında aldığı ‘Casus belli' (Savaş nedeni) kararının değiştirilmediği not edilmelidir
 
2. Ekonomik Kıstaslar: Kopenhag kıstaslarının değerlendirilmesi
 
• 2.1. Pazar Ekonomisinin İşleyişi
 
Ekonomi Politikası Temel Unsurları
 
• Hükümetin izlediği ekonomik reform program, siyasi endişelerden ötürü zaman zaman yavaşlamıştır.
 
• Bütçeleme ve orta dönemli ekonomik politika kararlarının alınması süreciyle ilgili eşgüdümün gerçekleşmesi, hükümet organları arasındaki sorumluluk alanlarının farklılığı nedeniyle engellenmiştir. Bazen kararlar geçici olarak alınmıştır.
 
• Etki analizleri eksiktir ya da noksan bilgiler ışığında gerçekleştirilmiştir.
 
Makroekonomik İstikrar
 
• Yıllık Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) büyümesinde yavaşlama olmuştur. 2005'te %7,5 iken 2006'nın ilk yarısında %7,0 olmuştur. Özel tüketim ve yatırımlar GSYİH'yi harcamalar açısından artırmıştır.
 
• Sermaye birikimi 2005 yılındaki %24'lük seviyesinden 2006'nın ilk yarısında 'a gerilemiştir.
 
• İhracattaki artış 2005 yılında %7,4 iken bu dönemde %3,9'a düşmüştür.
 
• 2005 yılında cari açığın GSYİH'ye oranı %6,3 iken, 2006 yılının ilk yarısı itibarıyla cari açık oranı %7 seviyesine çıkmıştır.
 
• Ekonomik genişlemeye rağmen yaratılan iş sayısı azdır. İşsizlik oranı %8 ile arasındadır. Kadın nüfusun istihdam oranı %23 olarak belirlenmiştir ve bu oran AB standartlarına göre çok düşüktür.
 
• Enflasyondan arındırma programı sayesinde düşmüş olan enflasyon oranı son dönemde yeniden artmaya başlamıştır.
 
• Merkez Bankası'nın yeni yönetimi piyasanın risk yaklaşımını değiştirmiştir. Son dönemdeki gelişmekte olan piyasalarla ilgili küresel yaklaşımın da etkisiyle Lira'nın değer kaybetmesine neden olmuştur.
 
• Fiyat reformu tamamlanmamıştır. Örneğin, elektrik fiyatları üretim maliyetlerinin çok altındadır ve farklı sektör sübvansiyonlarından etkilenmektedir.
 
• Fiyat serbestisinde bir miktar ilerleme kaydedilmiş ancak bu gelişme sürdürülmemiştir.
 
• Özellikle ticari mahkemeler yavaş çalışmaktadır.
 
• Mahkeme ve diğer makamların aldığı kararların uygulanabilirliğiyle ilgili güçlükler devam etmektedir.
 
• Adalet mekanizmasında çalışan personelin eğitiminin yetersiz olması ticari davaların sonuçlanmasını engellemektedir.
 
• Fikri mülkiyet haklarına ilişkin yasalar etkin bir şekilde uygulanmamaktadır.
 
• Bankacılık sisteminde aktif karlılık düşmüş, bankaların kar marjları azalmıştır.
 
• Hisse senedi piyasası katılım düşüklüğü nedeniyle dar olmaya devam etmektedir. Eylül 2006 tarihi itibarıyla borsaya kayıtlı 289 şirket bulunmaktadır.
 
İşleyen Pazar Ekonomisinin Varlığı
 
• Devlet yardımlarının saydam olmaması gibi işleyen pazar ekonomisi durumunu olumsuz etkileyen bazı noktalar devam etmektedir.
 
Yeterli İnsan Kaynağı ve Fiziki Kapasite
 
• Eğitimde gelir, cinsiyet ve bölgesel farklılıklardan kaynaklanan yetersizlikler devam etmektedir.
 
• Orta ve lise çağındaki öğrencilerin genel olarak bilgi düzeyi düşüktür.
 
• Yüksek öğrenime erişimde zorluklar, yüksek öğrenimde saydamlık ve yüksek öğrenimin kalitesiyle ilgili eksiklikler devam etmektedir.
 
. Kayıt dışı ekonomide istihdamın azaltılmasıyla ilgili çabalar yetersizdir.
 
• İşe alımla ilgili ücret dışı maliyetler çok yüksektir.
 
• İşgücü piyasası politikaları işsizliğin azaltılmasına yardımcı olmamaktadır.
 
• Ar – Ge harcamaları düşüktür.
 
• Altyapının gelişimi ortalama düzeydedir.
 
Sektörel ve İşletme Yapısı
 
•Sanayi ve hizmetler alanındaki istihdam artışı tarımsal istihdamdaki azalmayı tamamen dengeleyecek düzeyde değildir.
 
• Kobilerin birçoğu kayıt dışı ekonomide faaliyet göstermekte, bu nedenle de verimliliklerini artıramamaktadır.
 
•Banka kredileri kobilerin finansman ihtiyacının ancak 'unu karşılayabilmektedir. Teminat gereklilikleri ve yüksek seyreden faiz oranları kobilerin kredi alabilmesini engellemektedir.
 
•Kamuya ait bankaların yeniden yapılandırılması ve bu bankaların özelleştirilmesiyle ilgili hazırlıklar planlanan takvimin gerisinde kalmıştır.
 
•Enerji sektörünün yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi planlanan takvimin gerisindedir.
 
•Enerji sektöründeki sorunlar çapraz sübvansiyonların ve geniş dağıtım kayıplarından kaynaklanmaktadır.
 
Devletin Rekabetçilik Üzerindeki Etkileri
 
•Muhasebe standartları geliştirilmiş ancak tam olarak uygulamaya konulmamıştır.
 
•Devlet yardımlarının denetlenmesiyle ilgili hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.
 
•Piyasaya müdahalelerle ilgili saydam bir denetim politikası ve mekanizmasının olmaması rekabet ortamını olumsuz yönde etkilemektedir.
 
•Yasal çerçeveye getirilen istisnalar kamu mal alımı politikasının zayıflamasına neden olmuştur.
 
•Rekabet politikasında kaydedilen bazı ilerlemelere karşın belirli alanlardaki aksaklıklar sürmekte ve daha da kötüleşmektedir.
 
Ticaret Alanında AB ile Bütünleşme
 
•AB Türkiye'nin en önemli ticari ortağı olmaya devam etmekte, ancak başka pazarlar da önem kazanmaktadır.
 
Raporlara ulaşmak için:
 
http://ec.europa.eu/enlargement/key documents/reports nov 2006 en.htm